Merhaba kıymetli okurlar,
Son 3 yıldır içinde bulunduğumuz Covid-19 pandemisinden en çok hangi dersi aldık diye sorsam sanırım bir çoğumuz ‘sağlık ve güçlü bağışıklık’ diyecektir. Çünkü hangi bilimsel çalışma yayınlanırsa yayınlansın hepsinin özeti şu oldu; ‘Hastalığı bağışıklığı güçlü olanlar çok rahat atlatıyor, zayıf olanlarsa kat ve kat daha fazla risk altında’.
Kimimiz eczanelere koştuk vitaminlere sarıldık, kimimiz çift maske takarak dolaştık, kimimiz hiç evden çıkmadı, kimimiz ‘Bana bir şey olmaz’ dedi ve hayatına devam etti. Herkesin kriz dönemine bakış açısı ve davranışı farklı olsa dahi herkes sağlık ve bağışıklığın önemini bir kez daha anladı.
Hadi gelin 2023’e doğru 23 sır ile ekonomik ve basit bir şekilde kendinize sağlık katın…
1- YEMEKLERİNİZİ YAVAŞ YAVAŞ YİYİN: Tabağınızdaki besin ne olursa olsun lütfen bol çiğneyerek yemek yiyin. Doygunluk hormonlarımız ortalama 20. dakikada salgılanır. Hızlı hızlı yemek yersem hem mide bağırsak yükümü artırırım hem de doyduğumu anlayana kadar gereğinden çok fazla yemek yemiş olurum.
2- DUYGULARINIZI YEMEDİĞİNİZDEN EMİN OLUN: Yapılan birçok araştırmada kişi kendini değersiz, öfkeli, endişeli hissettiği zamanlarda dünyanın en sağlıklı besinlerini bile tüketse maalesef yeterince sindirim enzimi salgılanmıyor ve hazımsızlık, davul gibi karın olayları başlıyor. Kendinizi olumsuz duygular ile yüklediğiniz zaman soluğu yemekte değil sahilde alabilirsiniz.
3- EV YAPIMI FERMENTE GIDALARA SOFRADA YER AÇIN: Özellikle ülkemizde artan hazır gıda tüketimi evlerde yapılan turşu, ev yoğurdu, sirke kültürünü baltaladı. Artık annelerimiz bunları evlerde yapmıyor. Bu çok büyük bir kayıp. Bu gıdalar en çok probiyotik ve prebiyotik kaynaklarıdır. Lütfen her yemeğinizde fermente gıdalara yer açın, içleri dost bakteriler doludur.
4- MEVSİMSEL BESLENİN: Hala kış ayı ortalarında market alışverişlerinde domates, salatalık alan insanlara rastlıyorum. Bir yaz sebzesi daha çok sulu ve daha E vitamini ağırlıklıdır. Çünkü yazın hava çok sıcak olur ve daha çok terler, daha çok su kaybederiz. Kış sebzeleri daha susuz, daha C vitamini ağırlıklıdır. Çünkü kışın gribal enfeksiyonlar artar; bu yüzden mevsimsel beslenmek çok önemli. Size bir sır vereyim; kışın marketten alıp yediğiniz domates, domates değil; hormon ve tarım zehiri deposudur. Ancak yazdan konserve yaparak kışın tüketebilirsiniz.
5- TURP YİYİN TURP GİBİ OLUN: Sebze ve meyve gruplarının arasında faydası en çok olan grup turp ve lahanagiller ailesidir. Alabaş turp, kırmızı turp, siyah turp tam mevsimiyken bol bol yer verelim. Bu besinler yüksek antioksidan ve orac değerine sahiptir. Orac değeri yüksek olan gıdalar vücudumuzu temizleme özelliği yüksek olan gıdalardır.
6- SEBZE VE MEYVELERİN KABUKLARINI SOYUP ATMAYIN: Ülkemizde yapılan en büyük yanlışlıklardan birisi kabuğu ile yenebilen sebze ve meyvelerin kabuklarının soyulması değerli okurlar bir sebze , meyve doğada yetişirken insanlar gelip beni yesin diye büyümez , hayvanlara , insanlara , haşerelere , iklime , fırtınaya karşı mücadele eder bu yüzden kabuğunu güçlü tutmak zorundadır kabuk patlarsa meyve sebze çürür bu yüzden en çok vitamin , mineral , antioksidan kabuk kısmındadır bunu unutmayın
7- AMA KABUĞUNDA TARIM İLACI VARSA?: Bu sorunun akıllara geleceğini bildiğim için cevaplamak istedim ve haklısınız işte arındırmak için tarım zehirlerinden SİRKELİ DEĞİL, İNGİLİZ KARBONATLI suda meyve veya sebzelerinizi 10 dakika bekletmenizi öneririm. Tarım zehirleri asidiktir, asidi baz çözer. Bu yüzden İngiliz karbonatı alkali (baz) olduğu için tarım zehirlerini çözer. Güvendiğiniz organik veya doğal sertifikalı yerlerden alışveriş yapın.
8- YAĞ KORKUNUZU YENİN: Ülkemizde maalesef yaygın bir şekilde yağ korkusu var. Yağ sağlıklı bir bağışıklık için olmazsa olmazdır. Yağ yemezseniz A, D, E, K vitaminleri ve birçok minerali hücrelerinize sokamazsınız. Önemli olan hangi yağları yiyeceğimizi bilmek. Tereyağı ve soğuk sıkım zeytinyağı bol bol tüketin. Ancak tohum yağları olan ve yüksek fabrikasyon işlem gören kanola, palm, mısır ve ayçicek yağlarından uzak durun; bunlar hastalık başlatan yağlardır.
9- YEMEK YEDİĞİNİZİN FARKINDA OLUN: Beslenme ve yemek en temel ihtiyaç ve sosyalleşme aracıdır. Ancak özellikle Z kuşağında yemek geçiştirmesi gereken bir an gibi görülmekte; yemek yerken telefon, video izleme, çatalı bıçağı bırakarak nefes almadan yemek gibi davranışlar çok yaygınlaştı. O yemeğin sizin nimetiniz olduğunun farkında olun; bol sohbet ederek, keyifle ve odak noktanızı başka şeylere vermeden yemek yemenin keyfini çıkarın.
10- GEREKSİZ ARA ÖĞÜNLERE SON VERİN: Yemek yendikten 2 saat sonra bağırsakların kendini yenilediğini yağ yakmaya yardımcı olan Leptin hormonunun salgılanmaya başladığını biliyor musunuz? Ülkemizde bir süre çok popüler olan 6-7 öğün beslenme hem gereksiz hem de vücudun kendini tamir etmesine imkan vermemekte. Midenizi dinleyin; gerçekten açsanız yiyin, aç değilseniz yemeyin, ara öğünleri gereksiz yere hayatınıza sokmayın.
11- GÜNEŞ BATINCA ÇATALI BIÇAĞI BIRAKIN: Özellikle güneşin batması ile bizimde sindirim enzimlerimiz batacağını söylemek abartı olmaz. Bizler güneşle yaşayan varlıklarız güneş varsa sindirim enzimi çok, güneş yoksa sindirim enzimi yok! Bu sebepten dolayı akşam yemek yemek vücut için ciddi anlamda mesai yaptırır ve gece yapılması gereken kanser hücresini yakalamak, uyku, kilo verme veya alma, hücre tamiri gibi olaylar durur ve sindirim ile uğraşılır. O yüzden akşam yemekten sonra keyfi yemek yemekten kaçının.
12- ÇÖP GIDALARDAN UZAK DURUN: Sanırım çöp gıdalar kavramı benim ile bütünleşen bir kavram. Bir örnek vermek istiyorum; bizler bir çikolata yerken sadece çikolata yemiyoruz, arka planda bol bol şeker, katkı maddesi, aroma verici, topaklanmayı önleyici (plastik madde), renklendirici ve daha birçok kimyasal zararlı madde yiyoruz. İşlenmemiş, doğal ve katkı maddesi bulundurmayan gıdaları tercih edin.
13- UYKUNUZU HİÇBİR ŞEYE DEĞİŞMEYİN: Ülkemizde maalesef pandemi gibi ilerleyen uyku bozukluğu sorunu var. Her uyku ertesi güne hazırlık ve deşarj olmaktır ve doğru saatlerde uyumak çok önemlidir. Akşam 22.00 sularında uyku ve şifa hormonu olan MELATONİN hormonu salgılanmaya başlar.
14- DOĞRU NEFES HAYAT KURTARIR: Ülkemizde yaygın olarak ağızdan nefes alıp verme söz konusu ancak bu doğru değil. Nefes her zaman burundan alınıp burundan verilmeli ve mümkünse derin ve sakin nefes alıp verilmeli. Burada bir sır vermek istiyorum; hızlı hızlı nefes alıp verenlerin aldığı oksijen maalesef ki hayati organlara kadar ulaşamaz ve uzun vadede vitamin, mineral eksikliği çekilebilir.
15- HAREKET HAYATINIZIN VAZGEÇİLMEZİ OLSUN: İnsülin direnci, diyabet, tansiyon, kilo problemi ve daha sayabileceğimiz birçok durumum tetikleyicisinin hareketsizlik olduğunu biliyor musunuz? Ülkemizde sedanter yaşam yani hareketsiz yaşam çok fazla. İşlemeyen demir paslanır, çalışmayan kaslar erir. Özellikle yemek sonrası bol bol yürüyüş veya farklı bir egzersiz yapmak hem yükselen kan şekerinizi dengeler hem de mide ve bağırsak sindirimine destek olabilir.
16- DOĞAYA SARILIN DÖRT DUVARLARA DEĞİL: İngiltere’de yapılan araştırmada enerjisi en yüksek canlılar doğa, deniz ve bebekler olduğu açıklandı. İçi daralan insanın sahile gitme arzusu bundan olsa gerek. Maalesef günümüzde artan betonlaşma ve gençlerin vakit geçirmek için daha çok AVM, kafe gibi yerleri tercih etmesi büyük problem. Ailecek mutlaka doğa, orman, deniz keyfi yaşayın. Unutmayın çıplak ayakla çimenlerde yürümek vitamin mineral kapsüllerinden çok daha fazla vitamin mineral sağlar; doğa en büyük şifadır.
17- D VİTAMİNİ SEVİYENİZİ MUTLAKA BİLİN: D vitamini sadece vitamin değil vücutta hormon gibi çalışır. D vitamini aslında doğaya olan uyumumuzu gösterir. Ne kadar doğa ve güneş ile muhatapsak D vitamini seviyemiz o kadar iyi, ne kadar doğa ve güneşten uzaksak D vitamini o kadar düşük. Ülkemizde yüzde 80’lere varan D vitamini düşüklüğü var. Mutlaka D vitamini seviyenizi bilin çünkü kış aylarını hastalıksız atlatmanın sırrı D vitaminidir. D vitamini seviyemizi hiçbir hastalığınız yoksa en az 50, hastalık varsa mümkünse 80 ve üzerinde tutmaya gayret edin.
18- DÜZENLİ DIŞKILIYOR MUSUNUZ?: Mutfak çöpünüz 1 gün gecikse ne olur? Kokar değil mi? İşte kabızlık da aynı bu şekilde etki eder. Tuvalete çıkılmayan her gün toksik ve çöplerin tekrar tekrar emilip karaciğere gelmesine sebep olur. Kesinlikle kabız olmamaya dikkat edin; çia tohumu, çörek otu, kuru kayısı, kuru erik, incir ve bol su kabızlığı önlemede bize yardımcı gıdalardır.
19- PAKETLİ SÜT VE YOĞURTLARA KANMAYIN: Bana bir hayvan gösterebilir misiniz yavrusunun emzirme döneminden sonra süt içirmeye devam ettiren, gösteremezsiniz değil mi? Peki biz neden içiyoruz? Bugün UHT sütler ciddi anlamda antibiyotik, laktoz şekeri gibi büyük molekül şeker ve İGF-1 hormonu içerir. Bu hormon vücutta insülin hormonunu taklit edebilir ve dengeyi şaşırtabilir. En güzel süt; anne sütüdür. Anne sütünden sonra hayvansal kutu sütler ve hazır yoğurtlar yedirmeyin.
20- ALKALİ YAŞAMAYA ÖZEN GÖSTERİN: Gıdalarımızın bir çoğu vücut pH derecesini aside kaydırmaya müsait gıdalardır. Ekmekler, çöp gıdaların tamamı, gazlı içecekler, pastane mamülleri, et ürünleri, süt ürünleri görüldüğü üzere liste baya uzun… Ancak vücudumuzun pH derecesini çok hassas şekilde ayarlamak zorundadır. Özellikle kanın pH derecesi 7.3 -7.4 arasında olmak zorundadır ve bu denge bozulursa her türlü hastalık başlayabilir. Bu kadar asit içeren gıdalar varken alkali yani baz olanlar ile dengelememiz gerekli. Kimdir bu alkaliler? Mevsim sebzeleri + canlı su + mevsim meyveleri.
21- YANI BAŞIMIZDAKİ YILANLAR: Çoğumuz hayatlarımızda yanı başımızdaki düşmanları fark edemeyebiliriz, edince ise iş işten geçmiş olabilir. Mutfaktaki deterjanlar, çizilmiş teflon tavalar, alüminyum ürünler, mikro dalga fırınlar, reklamı çok yapılan diş macunu ve şampuanların bizim sağlığımızı bozan yüzlerce madde içerdiklerini unutmayın. Bunların daha katkısız ve bitkisel olanlarını tercih etmeye gayret edin
22- MİTOKONDRİLERİNİZE İYİ BAKIN: Mitokondri organeli bizim için durmadan çalışan ve enerji dediğimiz ATP üreten organeldir. Hatta ilk yaşamın ve canlının mitokondriden kökenli oluştuğu yönünde çalışmalar vardır. Mitokondrilerimize iyi hissetmek, iyi yaşamak için iyi bakmak zorundayız. Çöp gıdalar, aşırı stres, uykusuzluk, gereksiz yemekler mitokondrilere yük bindirir. Şunları mitokondri sağlığı için hayatımıza katalım: Temiz ve işlenmemiş beslenme, egzersiz, duşun sonuna doğru soğuk su ile bitirme, soğuk havada mutlaka egzersiz, ağır metal içeren ortamlardan uzak durma, sigara ve alkolden uzaklaşma ve özellikle demir eksikliği yaşamama; bunlar mitokondri sağlığı için olmazsa olmazdır.
23- SON VE BÜYÜK SIR: Buraya kadar sabırla okuduğunuz için teşekkür ederim. En büyük şifanın ve iyileşmenin kendi içimizde olduğunu unutmayın. Gerçekten değişmek ve bedeninize iyi bakmak isterseniz bu konuda yardımcılar size yağacaktır. Yeter ki gerçekten isteyin. Şifa ve iyileşmenin içinizde olduğunu unutmayın, umut ve hayallerinizi en çok da merak duygunuzu kaybetmeyin. Yaşama sevinci içinde bol sağlık dolu ve bereketli yıllar dilerim, iyi seneler.
@diyabetli.diyetisyen
Okuyan herkese şifa olsun dileklerim ile
Tebrik ediyorum Ersin hocam, değil 2023 e koca bir ömür için harika önerilerde bulunmuşsunuz yine. Her madde kendi içinde kıymetli bilgiler içeriyor. Ben de sizin sayenizde çöp gıdaları ve özellikle peynirle ilgili sıkıntılar konusunda farkındalık kazandım. Çok daha dikkatli, özenli ve daha sağlıklı bir yaşam için yazılarınızın takibindeyim. Kaleminize, yüreğinize, bilginize sağlık