Kıymetli okurlar,
Yeni yazımız ile sizlerleyim. Bu hafta son zamanlarda sosyal medyaya sık sık yansıyan ‘Şu gıdada bu çıktı, şu besinde şu çıktı’ tarzı durumların aslı astarını ele almak istedim ve bu konuda farkındalık sahibi olmanın vakti geliyor hatta geçiyor.
Geçen yıl yoğunlukla çocuklara yönelik reklamı yapılan ‘sürpriz yumurtanın’ içinden çıkan rezaletin ardından hız kesmeden farklı çöp gıdalarda rezillikler ortaya çıktı. Bu endüstri devleri hasta olmamızı ve ilaç mahkumu olmamızı istiyor! Bu endüstri devleri sadece ve sadece kendi ceplerini düşünüyor!
Avrupa’nın birçok ülkesinde belirli önlemler alınıyor ancak ülkemiz için durum hiç iç açıcı değil. Bakın sizlere yakın dönemde olan olayların detaylarını anlatmak istiyorum…
İNGİLİZ ÇOCUKLARI BİZİM ÇOCUKLARIMIZDAN DAHA MI DEĞERLİ?
Algida gibi evrensel bir firma dünyada birçok ülkeye dondurma başta olmak üzere pek çok ürün pazarlıyor. İngiltere’de dondurmasında glikoz şurubu, aroma verici, renklendirici bulunmazken; Türkiye’de aynı dondurmasında glikoz şurubu, renklendirici ve aroma verici var. Üstelik ülkemizde dondurmanın içinde meyve oranı yüzde 0.3 iken İngiltere'de meyve oranı yüzde 40 düzeyinde. Bu farkı kim nasıl açıklayabilir? Bizim çocuklarımızın değeri yok mu?
OREO REZALETİ DUR DURAK BİLMİYOR
Gofret, bisküvi ile yetinmeyip dondurmasını dahi çıkarıp milyonlarca insanın tükettiği oreo markalı ürünün Hollanda da bulunan şirketinde bilinçli insanların baskısı üzerine insan vücuduna yoğun zarar veren ve kahverengi rengi vermekte ve lezzet arttırmak için ‘Amonyum’ zehrini kullandıklarını itiraf ettiler. O zaman şunu sormak isterim: Bilinçli insanların baskısı olmasa bu itiraf gelecek miydi? Bu tüketilen gıdadan zarar görüp hastalanan insanların hesabını kim verecek? Hastalık son gelinen noktadır. Yıllarca bisküvi yersin hasta olmazsın; bir gün hastalık tanısı aldığın zaman aklımıza bisküviden olduğu gelmez ancak bisküvi bizleri hasta eden süreci gizli gizli sinsi sinsi işlemiştir.
BİTTER ÇİKOLATALARININ OYUNLARI
Ben bir beslenme uzmanı olarak meslektaşlarımdan farklı olarak; ‘Bitter çikolata yemenize gerek yok, bunlar bizleri beslemiyor’ derken yüzlerce meslektaşım karşı çıkıyor ve listelerine bitter çikolata yazmaya devam ediyorlardı. Zaman beni haklı çıkardı. Amerika Birleşik Devletleri’nde tarafsız bir kuruluşun piyasada 30’a yakın bitter çikolatayı alıp incelediği araştırmasında çikolataların TAMAMINDA civa, kadmiyum, arsenik gibi ağır metaller ortaya çıkarıldı. Bakın ağır metalleri lütfen küçümsemeyin; Parkinson’dan multipl skleroza, diyabetten kansere kadar ağır metallerin etkisi vardır. Bu incelenen çikolata markalarının arasında Türkiye’de çok satılan ve tüketilen 2-3 markanın da yer aldığını üzülerek belirtmeliyim.
PEKİ BİR TÜKETİCİ OLARAK MARKETLERDE NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?
Madde madde adım adım sizleri bilinçlendirmek istiyorum:
İçindekiler kısmında anlamadığınız kelime sayısı arttıkça o ürünü bırakın çünkü endüstri pisliklerini süslü cümleler ile gizler.
Özellikle mısır şurubu, glikoz şurubu, nişasta bazlı şeker yazan ürünleri lütfen geri bırakın. Bunlar süslü laflardır. Ülkemizde yer edinen şurup kelimesi ile masumluk vermeye gayret ediliyor bunların hepsi kimyasal ve bedenimizin tanıyamadığı yapılardır. Şekerin asıl kaynağı şeker kamışı ve şeker pancarıdır. Bunların yerine endüstri kar etmek amaçlı ucuz olan bu kaynaklara yönelirler ve bunların çoğu GDO’LU mısırdan elde edilir kanserojendir.
MOSO SODYUM GLUTAMAT (E621) UZAK DURUN: Mono sodyum glutamat katıldığı yiyeceğin tadını şiddetle arttıran ve kan beyin bariyerini geçebilen kimyasal toksik bir ajandır ve başta böbrek ve gözler olmak üzere ciddi zararları vardır. Bugün hazır çorbadan, cipslere, diyet adı altında satılan ürünlerden, bisküvilere hatta endüstri ekmeklerine kadar yoğun şekilde katılır. Mümkün mertebe uzak durun.
E YAZANLARDAN UZAK DURUN: Gözü dönmüş endüstri sahipleri kimsenin sağlıklı olmasını arzu etmez. Tek emel vardır: Daha çok sat ve daha çok kazan. Bunu en çok E kodlu yapay ve kimyasallar ile yaparlar.
E 954: SAKARİN
E955: SÜKRALOZ
E 950: ASESÜLFAM
Bunların hiçbirine ihtiyacımız yok ancak onların satmak için bize ihtiyacı var! Beden ve ruhunuz ile oynatmayın ve sağlıklı beslenmeye ve yaşamaya gayret edelim.
Umutsuzluğa kapılmayın; umut her zaman vardır. Unutmayın endüstri bizi yönlendiremez güç bizim elimizde, bizler bilinçlenip bu ürünleri almak istemediğimizi dile getirirsek bizlerin dediklerini yapmak zorundalar. Yoksa kazanamazlar ve bu bilinci bizler oluşturabiliriz.
Bugün Hollanda, Yunanistan, İngiltere, Slovenya, Fransa’da mısır şurubu, glikoz şurubu kullanımı yasak. Bizde neden olmasın; kendinizi zehirlemeyin, sağlıkla kalın esen kalın.
@diyabetli.diyetisyen
Harika bilgiler çok açıklayıcı ama bitter cikolataya üzüldüm ☺️☺️☺️☺️
Sizin sayenizde iyice bilinçleniyoruz çok teşşekür ederim,ama melesef ki çocuklarımıza bunları anlatmak o kadar zor ki,yasak olan herşey çekici geliyo çocuklara, tip1diyabetli kızım var ve zaman zaman beni çok zorluyo. Marketlerden bu reyonlar kalmadığı sürece işimiz çok zor malesef
Okuyan herkese şifa olsun diliyorum
İyi ki varsınız
Ersin beyi düşünceleri ve yazdıklarından dolayı her zaman taktir ederim.Çöp gıdalar malesef ki kötü içeriği yüzünden sağlığımızı tehdit ediyor. Monosodyum glutomat ve mısır şurubu nişasta vb kanserojen içerikleri barındıran çöp gıdaları almamalıyız. Talep olmazsa onlar da bu renkli ve zararlı gıdaları üretemezler. Sağlıklı nesil Sağlıklı beslenme ile mümkündür.Ağzınıza ve emeğinize sağlık Ersin hocam