Herkese Merhaba,
Her evlilik kendine özgü dinamiklere sahiptir. Çiftlerin tutum ve davranışları çeşitlilik gösterdikçe evlilikler de çeşitlilik gösterir. Ama tüm evliliklerin ortak düşmanları vardır. Bu düşmanlar 'mahşerin dört atlısı' şeklinde nitelendirilmiş, evlilikleri bitirmeye neden olan davranışlardır.
YUNAN MİTOLOJİSİNDEN GELİYOR
Gottman Çift Terapisinde, değerlendirme ölçeklerinden birini anlatmak için kullanılan bu terim, ismini Yunan mitolojisinden almıştır. Mitolojide kıyametin habercisi olan 4 attan bahsedilir. Gottaman’a göre evliliklerin kıyametini haber veren dört davranış vardır. Mutlu evlilikler için bu dört davranışı panzehirleri ile değiştirmek gerekir. Aynı zamanda bu iletişim becereleri sadece evliliklerde değil, tüm iletişim halinde olduğumuz sistemlerde de geçerlidir. Mutlu evlilikler olumsuzlukları telafi edip olumluları yerine koyarak mümkün olabilmektedir.
İşte mahşerin dört atlısı ve panzehirleri:
Eleştiri yerine yumuşak başlangıç yapmak, savunma yerine sorumluluk almak,
aşağılamak yerine ihtiyaçlarını ve duygularını ifade etmek, duvar örmek yerine kendini fizyolojik olarak rahatlatma yer almaktadır.
Eleştiri, her türlü ilişkide zarar verici bir etkiye sahiptir. Eleştiriyi yapan taraf için bunun 'devamlı' hale gelmesi hiç de sağlıklı değildir. Aynı şekilde eleştirilenin de bunu kabul edip biat etmesi de sağlıklı değildir. Eleştiri, haklı olduğunu düşünme inancından beslenir. Sürekli haklı olduğunu düşünen ve etrafındakileri değişmesi, düzeltmesi gereken durumlar için eleştiren mutsuz ve huzursuz yapıdaki kişiler aslında hayatımızdaki 'toksik' etkiye sahip kişilerdir.
Yapılan bir takım araştırmalarda eleştirinin ve sürekli eleştiri yaparak beslenen kişilerin psikopatolojik özellikler taşıdığı gözlemlenmiştir. “Eleştiri, bir dizi psikopatolojide sonuçları tahmin etmede en önemli faktör olarak tanımlanmıştır” (Hylton, 1990).
Evliliklerde ise kolay öğrenilmiş dil olarak eleştiriden bahsedebiliriz. Çünkü karşı tarafı eleştirmek, suçlamak, yargılamak çoğu zaman ne hissettiğimizi, ne istediğimizi söylemekten daha kolay olmuştur. Çünkü isteriz ki eşimiz biz söyleden yapsın, hissetsin ve anlasın!!!! Olur mu öyle şey? Karşımızdaki de insan! Müneccim değil; biz anlatmadan kimse bizi anlayamaz. Diyelim ki haftasonu eşinizle dışarıda kahvaltı yapmak istiyorsunuz ama o çok yorgun, geç vakitte uyanmak ve evde kahvaltı yapmak istiyor.
Eleştiri: “Sen zaten hep uyu, bir haftasonumuz var onu da evde geçirelim. Bende çalışıyorum ama sayende evde pinekliyorum. Seninle hiçbir şey yapılmaz!”
(Tahmin edileceği gibi savunma, tartışma kaçınılmaz; tartışmak istemeyen taraf içinse mecburiyet duygusu sözkonusu)
Eleştiri aynı zamanda, içten içe bir memnuniyetsizlik duygusundan ve bu hissi gidermek için sürekli bir çabadan kaynaklanır. Eleştiri yapan bir kişi, öteki taraftaki kişinin değerini göz ardı ederek kendi kendine değer verme hissini geliştirmeye çalışır. Kendini eleştiri yapma hakkına sahip gören kişi aslında bilinçli olarak kendinin daha iyi olduğunu gösterme çabasındadır. Fakat bilinç dışında eleştiri, kendinden nefret etme tabanına sahiptir ve birincil bir ilişki katilidir.
Yumuşak başlangıç: Hayatım yarın kahvaltıyı dışarıda yapalım mı? Hafta içi çok yoruldum biraz dinlenmek ve farklı bir şeyler yapmak istiyorum.
(Görülebileceği gibi tartışmaya yönelik bir durum yok. İsteklerimi söyledim,karşı tarafı dinledim şimdi ortak bir karar verebilecek durumdayız)
Eleştirmeden, yumuşak bir başlangıç yaparak istek ve hislerimizi dile getirmek; eşimizin savunmaya geçmesine ve bize karşı gardını kaldırmasına engel olur. Bizi anlamasına ve ortak bir karara varmayı kolaylaştırır.
Mahşerin ikinci atlısı: Savunma… Bir ilişkide eleştiri varsa savunma kaçınılmazdır. Savunma insani bir özellik olsa da ilişkilerde yıkıcı bir etkiye sahiptir. Savunma, ilişkilerde üste çıkma, kendini haklı çıkarma, karşılıklı atışma, bir tarafın diğerini susturma ve ezmesi ile sonuçlanan şekillerde görülür. Savunma aynı zamanda sorumluluktan kaçış olarak da karşımıza çıkar. Eleştiri ve savunma döngüsü bir şekilde kırılmalıdır. Eleştiri karşısında ortaya çıkan her türlü savunma olumsuzdur. Ve negatif duyguları arttırır. O halde ne yapmalıyız?
Partnerimiz bize bir eleştiri yönelttiğinde (evet bu yapılmaması gereken bir durum ama biz döngüyü kırmak istiyoruz) gardımızı yükseltmek ve karşı atağa geçmek yerine, onun söylediklerini dinlemekle başlayabiliriz. Dinlemek; sorumluluk alma eyleminin başlangıcıdır. Sürekli savunma halindeki birey karşısındakini duyamaz. Duymak, eşinin ne söylemek istediğini anlamak istemez! Çünkü anlarsa yapacaklarının sorumluluklarını alması gerekecektir. Sorumluluk almaktansa karşı tarafı suçlayıp, hatayı ona yıkarak kaçmayı seçer.
Eğer eleştiri patolojik bir hal almamışsa dinlemek ve karşılığında neler yapabileceklerimizi keşfetmek için bir fırsat olarak değerlendirilebilir. İlişkilerde sorumluluk almak eleştiriyi azaltan en önemli unsurdur. Aynı zamanda ilişkiye verdiğiniz önemle birlikte eşimizin saygısını ve güvenini kazanmanız konusunda da etkili olacaktır.
- Eşiniz tarafından sürekli eleştirildiğiniz bir konuyu düşünün. Neler hissediyorsunuz?
- Sizce eşiniz bu konuda ne hissediyor?
- Hemen gardınızı almak yerine bu eleştirilerde ve suçlamalarda biraz olsun size düşen bir pay var mı?
- İlişkinizin daha sağlıklı ilerleyebilmesi için bu konuda size düşenler neler?
- Sorumluluk aldığınızda bu konuda çözüm sağlayabilecek misiniz? gibi sorularını yöneltin kendinize ve eşinizle beraber çözüme odaklanın.
Mutlu bir ilişkide olması gereken sadece kendini savunmaya çalışmak değil, çatışma anında sorunun bir kısmını kabul etmek ve sorumluluğu üstlenmektir.
İlişkilerde en yıkıcı etkisi olan davranış biçimi karşı tarafı aşağılamaktır. Mahşerin dört atlısı arasında en yıkıcı güce sahip olanıdır. Aşağılama sadece ilişkiye zarar vermez, karşı taraftaki kişinin kimliğine de zarar verir. Aşağılama, maalesef sadece sözlü değil, aynı zamanda davranış ve bakışlarla da yapılır. Aşağılanan kişi küçümsendiğini, değersizleştirildiğini ve incitildiğini hisseder. Aşağılanan kişi bu davranışa sürekli olarak maruz kalıyorsa özgüvenini, öz saygısını ve kendilik algısını kaybeder. Aşağılama saldırganca bir tutum içerir. Eşler arasında duygusal yakınlaşmayı engeller. Zamanla sevgi ve saygı azalır, çatışmalar artar.
- -Beceriksizin tekisin!
- -Aptal, aptal konuşma; biraz olsun mantıklı ol.
- - Ver o elindekini, ben yaparım!
- - Babam sana şaka yaptı, amma da alıngansın! gibi örnekler aşağılamanın olduğu örnek cümlelerdir.
Peki aşağılamanın panzehiri nedir? Eşimizi takdir etmek ve saygı duymaktır. Eğer biz aşağılanan tarafsak; bir kere çocukluğunda aşağılanmış, takdir edilmemiş ve onaylanmamış bir kişilikle karşı karşıya olma ihtimalimiz yüksektir. Eşimiz şiddetle büyütülmüş, mükemmellik algısı yüksek bir aileden geliyor olabilir. Öncelikle eşimizi anlamak ve kendimizi bu alandan korumak zorundayız. Onun her aşağılama davranışını üzerimize almamalı ve kesinlikle içselleştirmemeliyiz.
Sürekli aşağılayan tarafsak; kendimize bu davranışın kökeni bulma konusunda sorular yöneltmeliyiz. Bunu değiştirmek için çaba göstermeli, gerekiyorsa bir uzmandan destek almalıyız. Ama kendimiz düzeltecek durumdaysak öncelikle aşağılama yerine beklentilerimizi düşürüp, eşimizin yapabildiklerine saygı duymalı ve her fırsatta takdir etmeyi öğrenmeliyiz. Takdir ve onay cümlelerini araştırıp günlük dilde kullanmayı alışkanlık haline getirmeliyiz.
Unutmayalım ki sağlıklı bir ilişki için her türlü değişim mutluluk getirecektir.
Genellikle küsme davranışı olarak algılanan duvar örme biçimi aslında tam olarak fizyolojik bir reaksiyon olarak ifade edilebilir. Kişinin bir anda yaşadığı olay, duygulanım veya strese bağlı olarak ortaya çıkan, nabzında meydana gelen yükselmeler sonucu kendini kontrol edememe durumudur. Nabzı yükselen kişi davranışlarının kontrolünü kaybeder. Ne söylediğini, o an neler yaptığını fark etmeden öfkesini kusar. Karşı tarafa duygusal ya da fiziksel saldırganlığı artar. Genel olarak algısı zayıfladığı için de eşine verdiği bu zararı anlayamaz.
Bu davranışlar sonrasında her iki taraf için de duygusal ve fiziksel uzaklaşmalar yaşanmaya başlar. Eşler birbirini dinlemez, sözünü keser, diğeri konuşurken göz teması kurmaz, dinliyor gibi durur ama dinlemediğini farkettirecek şekilde davranır. Ayrıca tavır almak, küsmek, günlerce iki yabancı gibi durmak, paylaşımları en aza indirmek ve soğuk davranmak en yaygın görülen duvar örme biçimleridir.
Duvar örme, her iki taraf içinde değersiz hissetme, önemsenmeme ve reddedilme duygularını rahatsız edici bir şekilde hissettirir. O zaman duvar örmenin panzehiri nedir? Hem fiziksel hem de duygusal olarak rahatlamayı beklemektir.
Herhangi bir olay karşısında duygusal kopmalar, fiziksel uyarılmalar hissedebiliriz. Bu uyarılma anında öncelikle nefes alış verişini kontrol altına almak gerekir. Nefesinize odaklanın ve onu kontrol altına almaya odaklanın. Karından (diyafram nefes) nefesler alın, acele etmeyin. Nefesiniz düzenli ve derin olmalı. Belli bir sayıda alma, tutma ve verme şeklinde yapabilirsiniz. Daha sonra vücudunuzda gerilen kas bölgelerine odaklanın. Ayaklardan başlayarak, bacak, sırt, kol, omuz, boyun ve son olarak yüzünüzdeki kas gruplarını (özellikle çene ve alın bölgesi) sırasıyla kasıp gevşetin. Vücudunuzdaki gerilimin yok olmasına izin verin ve sonrasında hissettiğiniz ağırlığı, kaslarınızdaki sıcaklığın farkına varın. Nefesinizi kontrol altına almaya, kaslardaki gerilimi azaltmaya ve rahatlamaya başladığınız anda kendinizi rahat ve güvende hissettiğiniz bir yeri hayal edin. Sakin nefesler eşliğinde güvenli alanınızı ayrıntılı bir şekilde zihninizde canlandırmaya devam edin.
Hepinize sağlıklı, huzurlu, keyifli ilişkiler diliyorum.
@hafireuzunkayaofficial
Çok açıklayıcı, akıcı, sade diliniz çok güzel. Başarılar diliyorum.